BİR GENÇLİK ÇALIŞANININ 24 SAATİ

Bir gençlik çalışanı olarak ne iş yaptığımı anlatmakta çoğu zaman zorlanmaktayım. Bu konuya buradaki yazımda da değinmişim. Gençlik çalışanları olarak bizler çok planlı bir hayat yaşayamıyoruz maalesef. Sizlere bu yazımda ortalama bir günümün nasıl geçtiğini anlatmaya çalışacağım.

UYKU

Günde 4-5 saatten fazla uyuyan birisi değilim. Uyku saatlerim genelde 03:00 ile 08:00 arasıdır. Bu tempoda yaşamak için alışkın olmak şart tabi ki.

10-12 saat uyuduğum öğrencilik zamanlarımı “En güzel zamanlarımı boşa harcamışım.” diye düşünüyorum. Günde 8-9 saat yerine 4-5 saat uyuma alışkanlığımı 7-8 yıldır devam ettiyorum. Bu sayede uykudan arttırdığım ortalama 4 saatlik zamanın yarısını profesyonel hayatıma yarısını ise kişisel hayatıma ayırarak kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Kesinlikle tavsiye ederim.

GÜNÜN İLK SAATLERİ

Gelelim günümün nasıl geçtiğine… Sizler beni benim bir nevi hobi olarak gördüğüm Sosyal Gençlik Derneği Proje Danışmanı kimliğim ile tanıyorsunuz. Bunun yanı sıra 8-5 mesai yaptığım kamu kimliğim de var. Hatta kamu kimliğim çoğu zaman birden fazla oluyor. Çalıştığım kurumun yanı sıra danışmanlık yaptığım kurumlar da iş yükümü tabi ki arttırıyor. Ancak severek yaptığınız bir işe sahipseniz bu size yük olmaktan çıkıp zevk veren bir aktivite oluyor.

Genelde tek gözüm kapalı gittiğim iş yerinde önce e-postalarımı kontrol ederim. Ofiste kahvaltı yaptığımı da düşünecek olursak kahvaltı sırasında ben uyurken ne tür e-postalar almışım ve sosyal medya hesaplarımda neler olmuş kontrol etmek ilk aktivitelerim.

GÜNÜ PLANLAMAK

Uzun vadeli planlar pek yapamıyorum çünkü çoğu zaman bu planlarım bozuluyor. Bir ufak anımdan bahsederek konuya döneyim. 

Bir bayram tatili öncesinde ailemi ziyarete gitmek için hazırlık yaparken bir telefon geldi. Vali bey acil çağırdı. Sanırım 4 gün sonra eve dönmüştüm. Yarısı dolu bavulumu boşaltıp rutin yaşantıma dönmüştüm.

Bu tip olaylar çok sık olduğundan ben genelde günü planlayarak yaşamaya çalışıyorum. Yaşamaya çalışıyorum çünkü yine vali ya da belediye başkanı gibi çalıştığım kişiler ansızın arayıp bir iş verebiliyorlar. Küçük bir not defteri her zaman masamın bir köşesinde durur. Bu not defterinde yapacağım işler madde madde yazılıdır. Hızlı bir göz gezdiririm ve o gün halledebileceklerimi post-it kağıtlarına yazıp bilgisayar ekranının sağına soluna yapıştırırım. Ardından o gün yapmam gereken ve not defterinde olmayan işleri de düşünüp aynı işlemi uygularım. 

İŞLEM SIRASI ÖNEMLİ

Notlarıma hızlıca göz atar ve kafamdan bir sıralama yaparım. Bu sayede gün içerisinde hangi işe ne kadar vakit ayıracağımı planlamış olurum. Tabi bütün bu işlemleri yaptıktan sonra saat neredeyse 10 olmuştur. 

İşlerim için kafamda belirlediğim sürelerden kısa sürede bitirdiğim işler olduğunda hemen diğer işe geçiş yapmam. Biraz dinlenme ve soluklanma anı bırakıp ardından zamanı gelince sıradaki işe başlarım.

Bu şekilde normal mesai saatim biter ancak asıl iş benim için mesai sonrası başlar.

GENÇLİK ÇALIŞANI İÇİN RESMİ MESAİ SAATİ OLMAZ

Eğer iş yüküm fazla ise bir kafede çalışmayı tercih ederim. Evde dikkatimi dağıtacak çok unsur ve fazla rahatlık olduğundan kendimi dışarı atar biraz gürültülü biraz da rahatsız olan kafelerde oturup kahvemi yudumlayarak mesai sonrası işlerime başlarım. 

Mesai sonrasında genelde dernek işleri ve danışmanlık yaptığım kurumların işleri ile ilgilenirim. Dernek işleri nispeten basittir. Çünkü çoğu işlem zaten uzun zamandır planladığım, aklımın bir köşesinde olan ya da dernek not defterine yazdığım işlerdir. Eğer farklı kurumların çalışmalarına yardım amaçlı işlerim var ise durum biraz daha karışık bir hal alır. Genelde skype ve telefon görüşmeleri, online ya da birebir toplantılar, raporlamalar, planlamalar vb. çalışmalar olur. Tabi en zor kısmı ise online toplantılar ve telefon-skype görüşmeleridir. 

Genellikle akşam 6-7 civarı başladğım bu işler 11-12 civarı sona erer. Tabi uzama durumu da olabilir. Gece yarısından sonra uyuma saatime kadarki zamanı kişisel zamanım olarak ayırmaya çalışırım. Not: Şu anda saat 01:41’dir. 

GENÇLİK ÇALIŞMASININ ZAMANI VE MEKANI OLMAZ

Mesai kavramının olmadığı zamanlar özellikle gönüllülerimin yurt dışında olduğu zamanlardır. O günlerde her zaman telefonun çalabilme ihtimali vardır ve ben buna hep hazırlıklıyımdır. Sizlere gönüllülerim yurt dışındayken nasıl bir hayat yaşadığıma dair başka bir yazı da hazırlayacağım.

Size biraz istatistik vereyim. Yaklaşık 11 yıldır bu işlerin içerisindeyim ve bunu 8 yılını profesyonel anlamda geçirdim. Ancak 4 yıl önce kamuda çalışmanın yanı sıra bu işi yapınca istatistikler bir anda değişmeye başladı. Bu arada çalıştığım kuumda gençlik çalışanı, eğitmen ve proje koordinatörü sıfatları ile görev aldığımı da belirteyim.

Neyse istatistiklere geleyim. Verilerin ortalama olduğunu hatırlatayım. 

Günde;

  • 50 telefon görüşmesi (minimum 4 dakika maksimum 2 saat), 
  • 35-40 e-posta ile soru cevaplama
  • 60-70 sosyal medyadan soru cevaplama
  • Minimum 25 maksimum 75 sayfa yazı yazmak (word programında 12 punto ile yazılmaktadır)
  • 20-25 bardak çay
  • 5-10 bardak kahve

Bunlara ek olarak asla şarjı bitmemesi gereken bir telefon ve asla kapanmaması gereken bir bilgisayarın sürekli yanımda olduğunu söylemek istiyorum. Nadiren (ayda 1 kez) bilgisayarımı yanıma almadan dışarı çıkınca yanımdaki arkadaşlarım bile şaşırıyor. 

Projeler için yaptığım mülakatlarda gençlere “Neden öğrenci kulüplerinin ya da derneklerin faaliyetlerine katılmadın?” diye sorduğumda “Çok yoğunum. Bölümüm çok zor.” şeklinde cevap alıyorum ve “Bir kamu kurumunda 8-5 mesai yapıyor, 5-6 farklı kuruma danışmanlık yapıyor, can sıkıntısından bir dernek kurdum ve bunu yürütüyor ve bütün bunların yanı sıra hafta sonlarında katılabileceğim sosyal-kültürel aktiviteler arıyorum.” cevabını veriyorum. 

Konu tamamen sizin gününüzü nasıl değerlendirdiğiniz ile alakalı. Bir işin zor olması ya da olmaması ile alakalı değil. Kendinize, mesleğinize ve hobilerinize vakit ayırın. 1-2 saat az uyumak çok şey kazandırır. 

Umarım sizlere faydalı olabilcek bir yazı olmuştur. Bayağı uzattığımın farkındayım ama ben yazarken keyif aldım. Umarım siz de okurken keyif alırsınız.